Panelde, erkek egemen devlet anlayışı, hükümet yetkililerinin kadına ve bedenine ilişkin söylemleri ile kadının değil, aile kurumunun korunmasına dair yasaların kadını şiddete mahkûm ettiği vurgulandı.
Akdeniz Belediyesi Kültür Sosyal İşler Müdürlüğü'ne bağlı İŞTAR Kadın Merkezi tarafından, "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü" kutlamaları kapsamında, "Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi" konulu bir panel düzenlendi. Moderatörlüğünü İŞTAR Psikologu Fahriye Cengiz'in yaptığı panelde, İŞTAR Sosyologu Menice Ürün ve Mort Çatı Sığınağı Vakfı Gönüllü Avukatı Deniz Bayram konuşmacı olarak yer aldı. Panele, Akdeniz Belediyesi Eş Başkan Yardımcıları Sebahat Gençtarih Cebe ve Ülfiye Özcan, kimi siyasi parti temsilcisi kadınlar, belediye çalışanı kadınlar, kentin kadın örgütleri temsilcileri ile mahallelerden gelen kadınlar katıldı. "6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" ve "İstanbul Sözleşmesi'nin" sıkıntı ve yetmezleri, kentte yaşanmış bazı örneklerle ele alındı.
'Aile düzenleyici unsur olarak karşımıza çıkıyor'
Panelde ilk olarak söz alan Sosyolog Menice Ürün, 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu'na ilişkin uygulama örnekleri konulu konuşmasında, 2012 yılından bu güne dek yasanın çok acı sonuçlarını yaşadıklarını, 'kadınlara devrim gibi bir hediye' anlayışıyla sunulan bu yasanın uygulama aşamalarında ciddi sıkıntılar yaşandığını vurguladı. Ürün, "Bu kanun (6284), kadınların maruz kaldığı şiddetin sonlandırılması noktasında pek çok sıkıntıyı barındırıyor. Uygulamada yasanın altyapısına baktığımızda da hem algı/zihniyet olarak hem de uygulamada sorunlar var. Kadın aile kurumu içerisinde ele alınıyor. Yani kadının maruz kaldığı şiddet, aile içi bir şiddetle sınırlandırılıp, dışarıda maruz kaldığı şiddetin tanımsızlığı ile karşı karşıyayız. Ailenin düzenleyici unsur olarak karşımıza çıktığını görüyoruz. Bu düzenleyici unsurun aileye yaklaşımı, kadını şiddete mahkûm eden bir boyutta. Yani evli bir kadının her zaman şiddet yaşayabileceğini, aile içinde sorunlar, tartışmalar olabileceğini savunur. Açıkçası yasanın perde arkasında, şiddeti meşru kılan ve devam ettiren bir yaklaşım söz konusudur. Son olarak da ailenin yanında, devlet, ilgili bakanlıklar, hâkimlikler ve savcılıklar da kadını şiddete mahkûm eden anlayışla hareket ediyor" dedi.
'Ailenin korunması kanunu kadın katliamlarını arttırdı'
Avukat Deniz Bayram ise, kadın örgütlerinin mücadele ve direnişlerine rağmen, ailenin korunmasına dair kanun ve düzenlemelerin, erkek şiddetini engellemesi gerekirken, uygulamada yetersiz kaldığını ve son yıllarda kadın katliamlarının arttığına dikkati çekti. Avukat Bayram, "Bu sadece mekanizmaların yetersizliği veya etkili bir şekilde hayata geçirilmemesiyle ilgili değil. Aynı zamanda mevcut siyasi iradenin, kadın bedenine, yaşamına, kararlarına karşı söylemleri ve bugün Kadın Bakanlığı'nın kaldırılarak, yerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın, aslında kadını korumak amaçlı, kadına karşı erkek şiddetini bitirmek amacından ziyade, ayrı bir devlet kurumu haline getirmek ve kadınların aile içinde maruz kaldıkları erkek şiddetine rağmen, aile içinde kalmalarını devam etmelerini sağlamak... Bunun da erkek şiddetini üretmek gibi bir amaçla hareket etmesinden kaynaklandığını söylemek mümkün. Aslında kadın örgütleri, kapsamlı, önleyici ve koruyucu tedbirlerin belirtildiği bir yasa çıkarılmasını talep etti devletten. Ama 6284 sayılı yasa, ne kapsamlı bir yasa oldu, ne de 4320 gibi bir yasa oldu. İkisinin arasında, ne olduğu belli olmayan bir yasa çıkarıldı aslında" diye konuştu. Panelistlerin konuşmalarından sonra etkinlik soru-cevap şeklinde devam etti.
ismail USTA
Yorumlar