İşte Akdoğan'ın açıklamasından satır başları:
2012 sonundan bu yana çözüm süreci dediğimiz süreç başladı. Hükümetin attığı samimi adımlar var ama belli aralıklarla teröre saldıranlar var.
'Çözüm Süreci' dediğimizde biraz daha doğrudan örgütün silah bırakmasına odaklanmış bir süreçten bahsediyoruz. Geçmiş dönemlerde örgüt iki üç yılda bir adeta panik atak geçirir gibi süreci sabote eden birtakım eylemlerde bulundu, strateji değiştirip topyekün saldırarak devleti dize getirmeye çalıştı, bunu 2011'de Silvan saldırısından sonra gördük. O dönemde çok kapsamlı bir terörle mücadele uygulandı ve bin 450 civarında örgüt üyesi etkisiz hale getirildi
Bu süreç istismar edilmiştir. Bu istismarı ben bir adım öteye götürüyorum aslında ihanet etmişlerdir. Çözüm Süreci'nin düşmanları diyeceğimiz bir kesim HDP'yi kullandılar. HDP kendisini kullandırtmış oldu.
Öcalan'ın söylediği bir şey var: Bu sorunu kim bitirmek istese bir takım girişimlerde bulunanlar var. Özal'da da oldu bu Erbakan döneminde de. Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı bir mekanizma devreye girmiştir.
Demirtaş, Cumhurbaşknaı hakkında yalan yanlış ifadelerde bulunuyor. Demirtaş, grup toplantısında 'Seni başkan yaptırmayacağız' diye kampanya başlattı. Bu sözü bir tahrikti. "Erdoğan'ı başkan seçtirmeyeceğiz" sözü gerilimi başlattı.
Burada ben de o günkü konuşmamda ifade ettim. Bir kubbe altında söylenmedik hiçbir söz yoktur, bütün bu konuları konuşma, tartışma kapasitesine Türk demokrasisi ulaşmıştır, siyaset kurumu bunu başlıklarıyla tartışır, başka başlıklarıyla tartışır. Buradaki genel çerçeve bunların konuşulabilir olduğu ve siyaset kurumunun bir bütün olarak tartışması gerektiğidir. Yani burada ortak bir metin okunmadığı gibi bu bir mutabakat çerçevesi de değildi.
Dolmabahçe özel olarak kurgulanmış bir yer değildi. Yer olarak özel bir anlam yüklemek doğru değildir. Bir mutabakat yoktu. O gün Cumhurbaşkanı ile benim bir iletişimim olmadı. Yalan makinesine dönüşmüş durumdalar. Dolmabahçe'de o gün Öcalan bir çağrı yaptı. Başbakan ve Cumhurbaşkanı'nın bir müdahalesi olmamıştır.
Her verdikleri ayrıntı yalan tamamen uydurma. Bu izleme heyetiyle ilgili de sayılar verdiler, isimler verdiler, 'şöyle olacak' dediler, 'böyle olacak' dediler. O gün de ben açıkladım 'külliyen yalan' diye. Bu meseleyi tamamen izleme heyetine getirip dayandırmaları da doğru değil, anlamsız. Çünkü Öcalan neticede bir çağrı yapacaktı, yaptı. Ve en geniş şekilde bu kamuoyuna yansıdı. Basına yansıdı. Uluslararası camiaya yansıdı. Bunu herkes tartıştı. Bunu başka bir heyete tekrar aktarmasına ihtiyaç yoktu. Burada bunun ötesinde İmralı bir talk-show alanı da değil. Sürekli heyetler oraya turlar yapsınlar. Bunlar aynı mesajı tekrar etsin. Bu mesaj zaten verilmiştir. Bunun ötesinde çok bir anlamının da kalmadığını düşünüyorum.
Örgüt eylemsizlik kararına uymadı. Türkiye'yi terk etmedi. Eylemsizlik kararı lafta kaldı. Gezi olayları örgütün kimyasını bozdu.
Utanmadan faturayı devlete kesmeye çalışan bir tavır içindeler. Barajı geçmek için süreci feda ettiler.
Öcalan'ın şubat başında verdiği silahları bırakmak için kongre toplayın çağrısını üç hafta geciktirmiştir. Öcalan sözlü, yazılı, imzalı her türlü mesajını vermiştir. Ancak HDP bunu açıklamaktan imtina etmiştir.
Öcalan'ın adını kullanıp sürekli yalan söylüyorlar. Öcalan bence bunları yakalarsa sopayla kovalar. HDP, Diyarbakır'dan Cihangir'e eksen kayması yaşadı.
Kandil, İmralı'nun üzerinde bir pozisyon üretmeye çalıştı. Bu ateşkes kavramı yanlış bir kavram. Savaş olursa ateşkes olur. Burada terörle mücadele var.
HDP ile örgüt arasındaki çarpık ilişkiye demokraside yer yoktur. YDG-H diye bir örgüt var zannedersin HDP'nin gençlik örgütü.
Alınan tedbirlerin doksanlı yıllara dönülmesiyle hiç alakası yoktur.
Haber Merkezi
Yorumlar