Rekabetçi eğitim anlayışı yerine çocukların farklılıklarını ortaya çıkarmaya dayalı bir eğitim anlayışı benimsemeliyiz. Çocukların yeteneklerini ortaya çıkarıp, onları taltıflamak çocuğa saygıdır. Çocuklar yetenekleriyle doğarlar. Rekabetçi eğitim anlayışı benimsemiş bir ailede doğan yetenekli çocuğun yetenekleri, ilerleyen zamanın tersine bir gerileme ile her evrede azalır.
Aile Ve Çocuk
Çocuğun hayatına konulan her kural, her norm zaman ilerledikçe çocuğun da benimsemek zorunda kaldığı yaşam biçimine dönüşür. Bu kural ve normları çocuğun dünyasına ilk sokan anne babadır. Çocuğun yeteneklerinin keşfinde; en büyük rolün düştüğü anne babanın tutum ve davranışları çocuk için yetenek konusunda belirleyici unsurdur. Aile ortamında anne babanın eğitim anlayışları ve hayata bakış açılarının ortak oluşu, birey için seçemediği aile gerçeğinde yaşama alanını başlangıç için rahatlatır.
Sıkça bahsettiğim; daha bebek doğmadan, anne babanın doğru eğitimle anne baba okuluna alınması savunuma destek olan gereklilik, çocuk için yetenek belirleyici olan ailenin ortak bir eğitim anlayışında buluşmalarını sağlamak gereğidir.
Ortak Eğitim Anlayışı
Eğitim anlayışları yanında anne babanın hayata bakış biçimlerinin de ortak olması gerekir. Bu ortak eğitim anlayışı ve hayata bakış açılarının ortak oluşu ön zorunlulukları ile birey için doğru aile ortamı sağlanmış olacaktır. Birey, ön zorunluluk sağlanmış ve yeteneklerin; önce anne baba tarafından keşfedildiği-geliştirildiği rolü olduğunun farkında bir aile ortamında doğmuş ise doğuştan olduğunu kabul ettiğimiz tüm yeteneklerin ürüne dönüşebileceği uygun ortamı, aile basamağında kazanmış olacaktır.
Aile ön koşulu doğru kurgulanmış bir biçimde ilk evreyi sağlıklı atlatan çocuk için okul-eğitim ortamları gibi diğer önemli koşulların da doğru kurgulanmış oluşuyla, artık yaşam biçimi yetenek anlayışı; kendi özvarlığında yer alan becerileri ile savaşan, onları içinde bir bir eritmek zorunda bırakılan bir yetenek anlayışı değil; yeteneklerinin farkında ve onları tanıyan anlamlandıran bir anlayış olacaktır. Ve bu çocuklar, yeteneklerinin profesyonel ellere teslim edildiği güvenci ve öz bilinci ile artık birer yetenek mucizeleri olarak, eğitim hayatları ve yaşam bütününe yayılmış mutlu-sağlıklı-üreten birer değerler olacaklardır.
Rekabetçi Eğitim
Rekabetçi bir eğitim ortamına maruz bırakılmış yetenekli çocuklar için birinci ön koşul olan aile, eğitim anlayışları farklı ve hayata bakış açıları eşleşmeyen bir anne babadan oluşmuş ise aile içinde ortak bir noktada buluşan, birbirini besleyen, farklılıkları ile rekabet etmeyen, sağlıklı bir ortam olamayacağı için daha çok kendi içlerinde var olan rekabet eden ebeveyn tavırları ile doğumdan hemen sonra bireyin yeteneklerini keşfedici ve geliştirici olma rollerinin farkında olamayacakları gibi bu rekabetçi tutumları, bu ailede doğmuş olan bir bireyin yeteneklerinin keşfi ve gelişimi bir yana, çocuk için yetenek köreltici, yok edici bir hal alacaktır.
Bu konuda, aile fertlerinin birbiriyle rekabet eden değil; ortak bir anlayışta buluşmuş olmaları, bireyin yetenek keşfi için ön şart gibidir. Rekabet eden ortamlara göre, ortak anlayışlar ile yol alan fikirler arasında belki çoğu zaman gözden kaçırılan önemli bir ayrıntı vardır :Rekabet eden ortamlar aynı zamanda birbirine benzeme çabasını (yetenek körelticilik)da beraberinde getirir.Karşındaki fikir ile rekabet içinde hissediyorsan kendini , sana ait öz fikir, yeni bir fikir yok demektir bu aynı zamanda.Aile içinde ortak eğitim anlayışı ve ortak hayat anlayışı yerine rekabetçi anlayışla yetiştirilen yetenekli bireylerin durumu, bu iki ayrı tavrı hakim kılan toplumlar ile benzerlik gösterir.Ortak bir eğitim anlayışını benimseyen aile ortamlarında yetişen çocuk, kendinde var olan yetenekleri ifade etmede zorlanmaz . Ve hep yeni, kendine ait rekabetçi unsur taşımayan ürünler ortaya koyar. Kendilerini sürekli yenileyen ve hep yeni bir pazar -sektör üreten sanayi /endüstri/teknoloji üreten toplumlara baktığımızda, onların en belirgin özellikleri yeni bir fikir üreterek işe koyulmalarıdır. Bu yönüyle doğru aile ortamında yetişen çocuklara benzerler. Bu toplumlar ve örnekte eşleştirdiğim ortak eğitim anlayışında beslenen yetenekli çocukların ortak özelliği, bir başkasıyla yarışmak değil; sürekli kendini geçme, yapılmayanı yapma, üretme yarışında olmalarıdır. Rekabet anlayışının hüküm sürdüğü toplumlar ve eşleştirdiğim rekabetçi aile ortamında yetişen çocukların ortak özelliği ise ürünlerini daha çok ilkel duyguların ve düşüncelerin etkisinde hırsa benzer bir tutum içinde ortaya çıkarma çabalarıdır.
Bu toplumlarda hep diğerini geçme anlayışı vardır. Diğerini geçme anlayışında olmak, onun yaptığını taklit etmeyi de zorunlu kılar. Çünkü diğerini takip etme dürtüsü orijinal olmaktan uzaklaştırır. Sadece diğerini geçmeye dayalı bir anlayış ile kendinden sürekli uzaklaşır. Rekabet etme gerçek anlamıyla yarışma bir konuda diğerini geçmek ise konuları ve durumları da yarışta önde olan belirlemiş olacaktır. Daha somut ifadeyle rekabetçi eğitim ortamını benimsiyorsanız şu ilkel gerçeği de kabul etmiş oluyorsunuz:
“Hep önünüze bir konu, durum dizayn edilmiştir ve siz bu konunun, durumun içine kendinizi dâhil etmişsinizdir.”
Örneğin, dünyanın en iyi arabasını yapan bir firma ile rekabet etmek anlayışında bir araba fabrikası kurdunuz. Eğer yola çıkış amacınız, onun hazır maketinden uzak, yepyeni, onda olmayan özelliklerle bezeli, kendi imkânlarınız ölçüsünde tasarımı farklı, sizi anlatan, daha önce yapılmamış bir araba veya araç ifadesiyle düşünüp yepyeni bir icat yapıp piyasaya sürmekse, doğru bir rekabet anlayışındasınız.”
“Fakat o firmanın yaptığının aynısını bir benzerini ondan daha iyi yapmayı vaat ediyorsanız, sizin rekabet anlayışınız ilkeldir.”
Rekabetçi bir aile ortamında yetişen çocuk için hayat anlayışı, yukarıdaki örneğin mini örneklerinden oluşur. Hep diğerini geçme çabası, hep ortada bir konu vardır ve hep o konuda o diğerini geçmelidir.
Oysa yetenekli bireyler için içsel dünyalarında hayal ettikleri tasarımlar, fikirler, ürünler – yepyeni konu ve durumlar – çok daha önemlidir.
Bu anlayışta olan anne babalar aile ortamlarında örnekteki gibi tavır ve davranışlar sergilerler. Hep ortada hazır bir konu vardır ve bu konuda kim daha iyi ebeveyndir? Bu ortadaki konular günlük yaşam içinde her şey olabilir. Yemeği yeme ortamının seçimi, kaçta yatılacağı, kaç saat ders çalışılacağı… Vs. Bu belirli konu üzerinden hep ebeveyncilik oynamayı seçerler.
Çocuk ise bir nevi tercih yapmak zorunda bırakılır:
Anne m, baba mı haklıdır?
Özellikle yetenekli (zeki )bireyler, öz değerler, manevi değer ve duyguları çok önemsedikleri için bu rekabetçi aile ortamında sürekli bu değerleri sorgulamaya itilerek, erken evrede öz değer zedelenmesi yaşayabilirler. Yanlış veya doğruluğundan ziyade, bireyin ortak bir eğitim anlayışında beslenmeleri anne baba için daha önde tutulmalıdır. Eğitim anlayışı ve hayata bakış açısı ortak olan anne babalar, rekabet etmenin çocuğu bilindik kalıplara sokmak yanında, çocuk için güven duygusu zedeleyici olan çok olumsuz bir ortama çocuklarını maruz bırakmamak gerekliliğinin bilincinde ve farkındalardır. Özellikle aile ortamında, ortak anlayış ve fikirlerin hüküm sürmesi demek, çocuk için kendini rahatça ifade edebileceği en güvenli ortam hissi demektir. Tersi durum ise çocuk için hiç bahsetmese bile hayatının en mühim meselesidir. Çoğunlukla bunu belli etmemeye çalışan bir tabloda görünür ancak bunu önemsediğini başka tavır, huy, davranış olarak dışa vurur. Bu rekabetçi ortam içinde çocuk için yeni bir konu bulmak da mümkün olmaz. Bir bakıma belirli konularda yarışan anne baba onun için örnektir. O da yaşamını onlar gibi dizayn etmeye koyulur ya da mecbur edilir.
Diğer taraftan bu anne baba modeli için çocuğun yeteneklerinin farkında olmak da imkânsızdır. Rekabetçi hayat anlayışları yenilik ve farklılığa kapalıdır. Onlar için her sıradan bir konu rekabet etmek olduğu için diğer meseleleri görmek imkânsızdır. Ortak anlayışta olan bir anne baba ise biri diğerini rakibi değil paydaşı ve farklılığı olarak görür. Ortak anlayıştan beslenen çocuk, hiçbir zaman rekabetçi ortamı benimsemez. Böyle ortamlarda oyun dışı kalmayı tercih eder. Onun için kendi fikirleri ve ürünlerinin farklılığı daha önemlidir. Hep yeni bir fikir ile kendini ifade etmeye çalışır. Diğeriyle rekabet edeceği konu onun ilgisini çekmeyebilir.
Rekabetçi /Ortak Eğitim Anlayışı Benimsenmiş Aile/Eğitim Ortamları Dil Öğretme Yaklaşımları Olay ve Durum Örnekleri
Rekabetçi Anlayışı benimseyen bir aile ortamında Dil öğrenme anlayışı şöyle örneklenebilir. ( Ana dil beslemesinin farkında olmadan ve bireysel yetenek keşfedicilikten uzak ):
Anne : Komşunun çocuğu İngilizceyi çok iyi konuşuyor, ayrıca günümüzde herkes İngilizceyi çok iyi biliyor.Çocuklar, aranızda kim daha iyi İngilizce konuşmayı öğrenirse ……..ile ödüllendireceğim. (Bireysel Yetenek farkındalığı yok)
Baba: Artık İngilizceyi herkes iyi biliyor, işyerimdeki Ahmet bey dedi ki: İleride Çince çok popüler bir dil olacakmış. Çocuklar, aranızda kim Çince kursuna gitmek ister? (Yetenek farkındalığı yok)
Ortak eğitim anlayışı ve hayat tarzı eşleşen aile dil yeteneği anlayışı:
( Ana dil beslemesi 0-6 yaş arasında doğru yapılmış)Anne babanın ortak anlayışla benimsediği tek bir üslup ve tavır ile:
Çocuklar yeni bir dil öğrenmek ister misiniz? Kim, hangi dil kursuna gitmek ister?
Rekabetçi Eğitim Ortamı benimsenmiş, bireysel yetenek keşfedicilikten uzak ve yetenek sınırlayıcı ve bireyi kalıplara sokucu dil öğretme eğitim/öğretmen yaklaşımı:
Öğretmen: Çocuklar “açgözlülük” konulu en iyi yazıyı “Deneme ” türünde kim yazarsa …….ile ödüllendireceğim.
Bireysel Yetenek keşfedici ve gelişimi benimsenmiş Eğitim Ortamı/ Öğretmen Yaklaşımı:
Çocuklar, kendiniz belirleyeceğiniz bir tür ile istediğiniz bir konuda bir yazı yazınız, yazıyı tamamladığınızı düşündüğünüzde el kaldırınız. Değerlendirmeyi yaparken bir önceki yazınızı göz önüne alacağım. Ve hepimiz önce kendimizi sonra birbirimizi sözel olarak bu yazıda değerlendireceğiz.
Öyleyse “Sağlıklı bir aile ve eğitim ortamlarında beslenmiş yetenekli çocuk için kendi fikri ve ürünü diğeri gibi olmaktan ve diğerinin ürününü daha iyi yapmaya çalışmaktan çok daha kıymetlidir. Rekabet etmez, hep kendine ait olanı içsel bir dürtü ile ortaya koyar.”anlayışını aile ve eğitim ortamlarında benimsemeliyiz.
Yorumlar